13 Şubat 2015 Cuma

NGORONGORO KRATERİ VE OLDUPAI GORGE


Tanzanya’nın kuzeyine düşen Arusha Bölgesinin doğal güzellikleri kelimelerle anlatılır gibi değil. Serengeti’deki otelimizden çıkıp 4X4 lerle yaptığımız keyifli ama uzun yolculuktan sonra ulaştığımız Ngorongoro, sönmüş bir yanardağın krateri ve çevresini içine alıyor. UNESCO tarafından koruma altına alınan yerler arasında bulunan Ngorongoro Doğal Parkı, sayısız hayvanın yaşam barınağı. Aynı zamanda insanoğlunun dünya üzerindeki geçmişini keşif yolunda önemli bulguların yer aldığı Oldupai Gorge’un da bulunduğu bölge.






Ngorongoro’ya ulaştığımızda akşam olmak üzereydi. Check-in işlemlerini tamamlamamızın ardından kominin valizleri odaya getirmesini beklemeden terasa çıkarak akşamla birlikte kraterin üzerine inen bulutları izlemeye başladık. Burası rüya gibi bir yer, dedim kendi kendime, gerçek olamayacak kadar güzel. Gökyüzü, güneşin batışıyla bambaşka bir hal almıştı. Hava hızla kararıyordu ama bulutlar, zifiri karanlıkta dahi ışık saçıyordu.

 
Sabah da benzer manzaraya uyandık. Erkenden yapılan kahvaltının ardından jiplere binerek önce kraterin kenarında bir tur yaptık, sonra da kraterin içine indik. İner inmez arslanları görmek hepimizi keyiflendirdi. Alan açık ve oldukça ağaçsız olduğundan hangi yöne baksanız hayvanları görüyorsunuz. Masai Mara ve Serengeti’de yapılan safarilere hiç benzemiyor buradaki. Herhangi bir hayvan görebilmek için çaba sarf etmenize gerek olmadan adeta bir açık yemek büfesi havasında dolaşıyor, gördüğünüz her canlıyı izliyor ve fotoğraflıyorsunuz.

 

Bir süre sonra yağmur bulutları belirdi gökyüzünde. Manzarayı daha da güzelleştirdi. Bir ara esaslı sağanak altında kaldık, aracın üzeri sıkı sıkı kapatıldı. Ama yağmur dinince sıcak bastırdı ve tavan yeniden açıldı. 300 kilometrekarelik alanın ancak bir bölümünü gezebildik tabii.


Krater içerisinde yapılan safari dışında, bu bölgeyi tarihsel olarak çok önemli bir yere koyan Oldupai Gorge’un ziyareti de gezimizin önemli noktalarından biri oldu. İnsanoğlunun dünyadaki en yaşlı ayak izleri burada dersek yanlış olmaz herhalde. 2 milyon yıl öncesine ait izler, keşiflerinden sonra tarihin yeniden yazılmasına sebep olmuşlar. Şu anki insanoğlunun atası olan Homo Sapienler bu bölgede 17 bin yıl önce yaşamış. Ancak Homo Habilisler yaklaşık 1,8 milyon yıl önce bu bölgede ikamet etmekteymiş. Homo Habilis denilen tür, tam olarak bize değil de Maymunlar Cehennemi filminin aktörlerine benziyor.  Bununla birlikte fosillerin yanında bulunan el aletlerini dikkate alırsak Darwin’in yanılmadığını söyleyebiliriz.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder