2008 yılından beri Halkalı’da Basın Ekspres Caddesi üzerinde
bir işyerinde çalışıyorum. Başımı kaldırıp dışarı baktığımda her biri
birbirinden çirkin, uyumsuz, bakımsız yapılar yığını görüyorum. Yıkılıp yerine
bir yenisi yapılsa da bu sadece o binaya ait bir yenileme oluyor ve büyük resme
olumlu bir etkisi bulunmuyor. Zaman zaman İstanbul’daki çarpık kentleşmenin ve rant odaklı
yapılaşmanın tek çaresinin büyük bir deprem olabileceğini düşünsem de insanî
tarafım bunu temenni etmiyor. Yine de hayalimde canlandırdığım devasa bir
balyozla bütün bu gudubet binaları yıkıp aralarında bolca yeşilin yer alacağı
şık yaşam alanları oluşturuyorum zihnimde.
Paris, uzun yıllar önce böyle bir hayali gerçekleştirmiş.
3.Napolyon’un emriyle ve bir zamanlar Seine Bölgesinin valisi olan Georges-Eugène
Haussmann’ın nezaretinde 1853 yılında başlayarak yürütülen bir yenileme
projesiyle, iç içe geçmiş ve yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan binalar
yıkılarak yerine karakteristik özellikler taşıyan yapılar inşa edilmiş. Bugün
Paris’e giden herkesin dikkatini çeken dış cephelerin bir bölümü bu dönemin
ürünüdür. Yalnız bu süsleme özelliklerini 1930 larda Avrupa’nın birçok
ülkesinde görülen Art Deco ile karıştırmamak lazım.
Paris’in keşmekeşine son veren proje ile bugün hayranlıkla
izlediğimiz şehirleşme ve düzen de şehre yerleşmiş. Öncelikle şehir geometrik
bir düzen çerçevesinde bölümlere ayrılmış. Meydanlar, bulvarlar ve caddeler
oluşturulmuş. Sokaklar genişletilmiş. Etoile meydanında Zafer Takı’nı baz alarak çizilen yıldız
şeklindeki caddeler bugünkü şeklini almış. Trafik akışı düzene girmiş. Sayısız
tarihi yapı tadilattan geçirilmiş. Kanalizasyon sistemi çok eski olduğundan
büyük bir yenileme çalışması yapılmış. İnsan dışkısının Seine nehrine
karışmaması sağlanarak hem salgın hastalıkların önüne geçilmiş, hem de atıklar
tarım arazilerine yönlendirilerek gübre olarak kullanılmış. Tarım bu şekilde
desteklenerek işsizlik azaltılmış.
Yine bu dönemde banliyö olan mahalleler merkeze bağlanarak
şehrin büyümesi sağlanmış. Koru ve ormanlar şekillenmiş, parklar bakımdan
geçirilmiş. 17 yıllık bir dönemde 600.000 adet ağaç dikildiği ve 2000 hektar
yeşil alan oluşturulduğu söylenir. Kent ormanları ve parklar bugün de aynen
muhafaza ediliyor.
Tabii kentin tek mimarı Haussmann değil. Birçok isim yapmış
mimar görevlendirilmiş bu projede. Paris’teki gazete bayilerinin kioskları,
Garnier Operası binası, belediye binaları, kuzey ve doğu garları, okullar,
müzeler inşa edilmiş.
Şehirdeki bu yenilenmeye karşı çıkanlar, eleştirenler olmuş
elbet. Ama İmparatorun emrine karşı durulması da imkansızmış.
Haussmann stili binalar görmek için şehir merkezinde biraz yürüyüş
yapmak kafi. Öncelikle Haussmann Bulvarı’na uğramak gerek, çünkü orada bu tip
yapılardan bol bol görebilirsiniz. Yan yana olduğunda gerçekten muhteşem bir
ahenk oluşturuyor Haussmann stili binalar.
Ne gibi özellikleri olduğuna gelince:
Genellikle 5-7 katlı.
Dış cepheleri birbirinden farklı olsa da aynı bulvar
üzerinde bulunan yapıların dış cepheleri de aynı. (Bu yapılarda hangi sosyal
sınıftan insanların ikamet edeceği önemlidir. Aristokrat mıdır, işçi
midir? Dış cephe buna göre farklılık
gösteriyor.)
Üçüncü ve dördüncü katlarda balkon bulunmuyor.
Giriş katı (Rez-de-Chaussee) genellikle kapıcı dairesi için
kullanılıyor. Binaya gelen postayı alan, gelene gidene bakan, binaya göz kulak
olan kişi giriş katında ikamet edermiş.
Çatı 45° lik bir
açıyla inşa ediliyor, hemen altında camlı bir oda var o dönemde düşük
gelirlilere kiraya verilirmiş. Zamanla hizmetçi odası olmuş. Şimdilerde
müstakil daire olarak kullanılıyor.
Apartmanın dış kapısı hem girişi, hem de asma katı içine
alacak şekilde yüksek yapılıyor. Çünkü binaya malzeme getiren at arabaları
avluya buradan girermiş. Zamanla bu ihtiyaç ortadan kalkınca girişlerde tadilata
gidilmiş.
Daha önce de belirttiğim gibi Haussmann tarzı yapıları Art
Deco ile karıştıranlar oluyor. Art Deco binalara baktığınızda dikey ve yatay
döşenmiş taş bloklar, insan heykelleri, üzüm salkımları, iri çiçekler, kediler,
köpekler, atlar gibi abartılı süslemeler görüyorsunuz. (Riga’da art deco
konusunda oldukça zengin bir muhit vardır, gidenler bilirler, dış cephelerdeki
şaşaa akıl alır gibi değildir.) Parisliler zaman içinde bu abartıdan vazgeçerek
orijinal Haussmann’a dönüş yapmışlar.
art deco'ya örnek