31 Ekim 2014 Cuma

KALAHARI ÇÖLÜ


Çocukken izlediğim belgesellerde duyduğum “Kalahari Çölünde sıradan bir gün başlıyordu” cümlesinin peşinden gitmek üzere yaptığım Namibya-Botsvana-Zimbabve yolculuğum, Namibya Hosea Kutako Uluslararası Havaalanı’nda başladı. Başkent Windhoek’ta geçirdiğim güzel saatlerin ardından akşam Kalahari Çölüne doğru yola çıktım. Önce tek katlı gecekondu tarzı evlere dönüştü binalar; kilometreleri arkada bıraktıkça bunları da göremez oldum, dağ taş dağ taştı, sonra o da kalmadı, kum, çakıl ve bodur çalılar başladı. Otobüs ilerledikçe penceremden tozlu-taşlı yol manzaraları geçiyordu.  Sonra gün battı, gece çöktü. Öyle bir yerdeydim ki cep telefonum “servis yok” ibaresini gösteriyor, kafamı yukarı kaldırdığımda samanyolu bütün haşmetiyle ışık saçıyordu, sanki birisi gökyüzüne binlerce sim atmıştı ve hepsi aynı anda parlıyordu. Otobüsün uzun farları olmasa yolu görmek imkansızdı. Hiçbir ışık kaynağı yoktu. Farın ışığı, nadir de olsa, yol kenarında dolaşan ve türünün ne olduğunu anlayamadığım birtakım hayvanların gözlerini aydınlatıyor, boşluğun tam da ortasında yapayalnızmışım gibi hissederken aslında hiç de yalnız olmadığımı gösteriyordu. Araç şuracıkta arıza yapsa ne olur diye düşünüyor, sonra bu kabile insanlarının mutlaka alternatif çareleri vardır diyerek aklıma düşen bu kötü düşünceleri uzaklaştırıyordum.

Konaklama Kalahari Çölü’nün orta yerinde, medeni tüm aygıtlardan uzak, elektriğin belli saatlerden sonra olmadığı bir lodge’da yapılacaktı. Çadırıma kadar giderken bastığım yeri görmem mümkün olmadı, cep telefonumun ışığını yaka yaka ilerledim. Sabaha kadar envai çeşit hayvan sesi  etrafımda yankılandı durdu. Sabah olup da kahvaltı etmek üzere çadırdan kafamı dışarı uzattığımda gördüğüm kedi (bildiğiniz kedi) beni resmen havaya zıplattı. Zavallı kedi benim gece boyu hayalimde canlandırdığım arslan, leopar, çita fantezilerimi nereden bilecekti…

 

Kahvaltıdan sonra Kalahari Çölünün yerel halkı San insanları (Bushman) ile çölü yürüyerek keşif yaptık. Nambiya, Botsvana ve Güney Afrika Cumhuriyeti ‘ne kadar uzanan  yaklaşık 900 bin kilometrekare genişliğindeki bu az yağmur alan bölge, akasya ağaçlarıyla insanı şaşırtıyor. Çölün evsahipleri olan San halkının ve çeşit çeşit hayvanın en büyük su kaynağı da bu ağaç.  Kalahari bir çöl etkisinde ama tam bir çöl gibi de değil, zira epey bir florası var. Su içeren bu bitkiler tüm canlıların yaşam kaynağı.



San Halkı zamanında beyaz insanın kıtaya gelişiyle çok acılar çekmiş, öldürülmüşler, esir alınıp satılmışlar. Yıllarca hakları için mücadele vermişler. Botsvana’da doğal park alanlarında yaşamak ve avlanmak sadece onlara serbest. Bu hakkı kazanalı çok olmamış. Zaten çoğu modern yaşama adapte olmuş, kasabalara yerleşmişler, sadece 100 bin kadarı çölde iptidai yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. San halkından başka kabileler de yaşıyor burada. Tswana, Kgalagadi ve Hererolar.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder