6 Kasım 2014 Perşembe

KUDÜS...SONSUZ ŞEHİR


Kudüs benim en sevdiğim şehirlerden biri. Kutsallığını bir kenara bırakırsak ibadet/inanç turizmi yapmak üzere akın akın gelen üç büyük dine mensup insanların yarattığı yüksek enerji tek başına yetiyor burayı sevmeme. Hangi sokağına girerseniz girin; dua eden, dilek dileyen, şükür eden insanlar görüyorsunuz. Müthiş bir hareket, bir devinim ve renk var burada, ama her yer tarih kokuyor ve tüm hareketliliğine rağmen şehir zamanla neredeyse hiç değişime uğramıyor.

Dünyanın deniz seviyesinden en aşağıda bulunan gölü olan Lut (Tuz) Gölü  İsrail (ve Ürdün) topraklarında bulunuyor. Dolayısıyla belli bölgeleri hariç, oldukça düz bir satıhtan bahsedebiliriz. Özellikle Kudüs 700-800 metrelerden yükseğe çıkmıyor. Ancak burası kutsal kitaplarda sözü geçen önemli tepelere evsahipliği yapıyor. Zion Dağı, Moriah Tepesi, Tapınak Tepesi, Zeytin Dağı gibi.
 
 

Tapınak Tepesi ya da  bilinen diğer adıyla Moriah Tepesi, bugün hem Yahudi, hem de Müslüman cemaatin en önem verdiği noktalardan biri. Hatta Yahudi cemaati için en kutsal yer denebilir. İslam inancında Mekke ve Medine’den sonra gelen Kudüs, Musevilikte  birinci sırada bulunuyor.

Binlerce yıllık bir geçmişi var bu tepenin. Tapınağın tarihçesini başka bir yazıya bırakalım.

Bugün ziyaret etme şansınız olursa El Aksa Camii ve Kubbetüssahra bütün mütevaziliğiyle sizi karşılamaya hazır. Cuma günleri oldukça kalabalık olduğunu söylemeye gerek yok. Kudüs’ün eski şehir bölgesinde yürüyüş yaparken, İsrail polisi tarafından korumaya alınmış bir sokağın sonunda, ardında ne kadar önemli bir tarihi mekanın olduğunu belli etmeyecek kadar sade bir kapıdan giriliyor bu kutsal bölgeye. Zaman zaman yaşandığı gibi 2014’ün Kasım ayında da bu bölgede silahlı ayaklanmalar vardı. Bunun sebebi halihazırda sadece Müslümanların ibadeti için açık olan bölgeye Yahudilerin alınmış olması. Normalde giriş kapısında ciddi bir denetim var. Üstünüzü başınızı arıyorlar, mutlaka Müslüman olmanız gerekiyor, bunu sözle söylemek yetmiyor, ya nüfus kağıdınızla ispat edeceksiniz (Pasaportlarda din hanesi yok) ya da çağrılan imama Kuran’dan sureler okuyacaksınız. Hata affetmiyorlar. İlk gidişimde nüfus kağıdım yanımda olmadığından epey bir mırın kırın etmişler, sonra iki sure okutup giriş izni vermişlerdi.

Yahudiler ve Hıristiyanlar için ne gibi anlamlar taşıyor tepe? Tanrı dünyayı buradan başlayarak yarattı ve sonra dinlendi, diyor kutsal kitapları Tevrat, Tanrı’nın burada, ünlü kayanın üzerinde dinlendiğine inanıyorlar. İlk insan olan Hz.Adem’i buradaki toprakları kullanarak yarattığına inanıyorlar. Hz.İbrahim’in oğlunu Tanrıya kurban etmek üzere buraya getirdiğine, birinci ve ikinci kutsal tapınağın burada inşa edildiğine, tapınakların kalıntılarının burada olduğuna, idari, adli ve dini (hatta ekonomik) her türlü yönetimin buradan yürütülmesi gerektiğine inanıyorlar. Tüm duaların buraya yöneldiğine, yıkılan ilk iki tapınaktan sonra üçüncü ve son tapınağın burada inşa edileceğine inanıyorlar. Yahudilerin kıblesi burası. Onlar için en kutsal yer. Hatta birçok aşırı dindar Yahudi izin verilse dahi buraya girmeyi reddediyor. Burası o derece kutsal ki bir vakitler peygamberlerinin ayak bastığı ve ruhani olarak da hala mevcut olduğu yerlere ayak basmaktan çekiniyorlar. Yapının alt bölümlerine indiğinizde İslami olmayan bir mimariyle karşılaşıyorsunuz. Camiler İslam döneminde yapılmış evet, ancak temelinde başka bir yapı var. İşte Yahudilerin kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri ve bu yüzden kendilerine kapalı olmasını hazmedemedikleri yer burası. Geçmişlerine dair bir şeyler bulmak umuduyla temel bölümünde kazı yapmaya devam ederken, camilerin zarar görmesiyle sonuçlanacak bir inadın kurbanı olduklarını anlamak istemiyorlar.

Burası meşhur Ağlama Duvarı. Her dinden insan burada dua ediyor, Şabat günleri fotoğraflamak yasak. Müslümanlar buraya Burak Duvarı diyor. Burak, peygamberimizin atının adı.
 

Sünni Müslümanlar için ne gibi bir önemi var derseniz….Hz.Muhammed’in Kudüs’e yaptığı gece yolculuğu sonrası Allah’la buluşmak üzere Mirac’a yükseltildiği yer burası. Müslümanların ilk kıblesi. Bölge 637 yılında Müslümanların kontrolüne geçtiğinde El Aksa Camii ve Kubbetüssahra’nın yapımına karar verilmiş. 692 yılında tamamlanan yapı bugün Kabe’den sonra en eski İslami eser olarak biliniyor. Her iki cami de bir Vakıf tarafından yönetiliyor. Tabii bölgenin İsrail’in kontrolü altında olması onyıllardır bitip tükenmeyen Müslüman-Yahudi kavgasını da geleceğe sürükleyip duruyor.1990 yılında 30 kişinin ölümü, 800 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırılar unutulmuyor.
 
Her üç din için de kutsal olan taş Kubbetüssahra’nın çatısı altında korunuyor bugün. Taş yukarıdan şöyle görünüyor:


 
Alt kısmı ise şöyle:

 
                                       
 

Taşı korumak için inşa edilen yapı gerçekten çok güzel. Mimari açıdan uzun uzun gezilebilir, incelenebilir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde mavi çinilerle bezenmiş ve çok da gözalıcı olmuş doğrusu. Yasin ve İsra sureleri yazıyor çevresinde. Bu harika yapıya birçok Müslüman ülkenin eli değmiş. Depremler, şiddetli yağmurlar, yılların acımasızlığı ile yıpranan binayı Arap ve Türkler tadilattan geçirmiş. Ürdün Kralı Hüseyin sahip olduğu bir mülkü satıp 8 milyon dolar bağışlayınca kubbeyi 80 kg altınla kaplamışlar. Moshe Dayan döneminde İsrail bayrağının indirilmesine karar verilmiş, yeter ki barış sağlansın denilmiş. Bugün yapılar Ürdün Evkaf Bakanlığının gözetiminde.

 

                                                               Kubbetüssahra Önünde



 
Mescid-i Aksa İçi

 
El Aksa Camii’nin hemen dışında abdest için yapılmış bir çeşme var. 709 yılında inşa edilmiş, 1327 de büyütülmüş. Kudüs şehir suyu akıyor çeşmeden. Oturak kısmı ve metal musluklar 20. Yüzyılda inşa edilmiş. El Kas (tas) deniyor çeşmeye.

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder