2014 yılının yaz aylarında, uzun süredir yapmayı arzu
ettiğim, ancak mali sebeplerle hep ertelemek zorunda kaldığım bir seyahati
gerçekleştirdim. Transsibirya Ekspresi ile baştanbaşa Rusya, Moğolistan ve Çin.
Bu gezi bir kruvaziyer mantığıyla organize edilmişti, gece boyunca yolculuk
yapıyor, gündüz ise şehirlerde mola vererek o şehirleri geziyorduk. Seyahatin en önemli noktalarından biri doğal
olarak Sibirya oldu. Dillere destan Baykal Gölü’ne en yakın şehirler olan Irkutsk ve
Ulan Ude farklı dokularıyla unutulmazlarımın arasındaydı. Irkutsk, Angara nehri kıyısında sevimli, düzenli,
tipik bir Sibirya şehriydi. Ulan Ude ise Buryatların yaşadığı, yemyeşil dokusuyla ve iklimine inat sıcak
insanlarıyla çok farklı bir çizgide olan nispeten küçük bir Sibirya modeliydi.
IRKUTSK, RUSYA
Bu seyahatten sonra gezmeye biraz ara vererek burada yaşadığım
heyecanı aratmayacak başka bir rota düşünmeye başladım. Elimde birkaç
alternatif vardı. Patagonya bunlardan biriydi. Karar vermek zordu, çok okudum,
kafam çok karıştı. Bir çok alternatif ülke ve rota üzerinde araştırma yaparken
rastladığım enteresan bir bilgi yönümü kesin olarak Patagonya’ya çevirmeme
neden oldu.
Dünya yuvarlak. Bu yuvarlağın tam ortasını, dünyanın
merkezini düşünün. Sonra dünyanın herhangi bir yerine dümdüz bir şiş saplayın,
bu şiş mutlaka orta noktadan geçmeli. Şişin ucu başka bir uçtan çıkar doğal
olarak. İşte şişin kutup başı mantığıyla tam karşı tarafına bilim dilinde
ANTİPOD deniyor. Dünyamızın yüzeyinin büyük çoğunluğu suyla kaplı. Özellikle
Avrupa kıtasının arka yüzünde, yani antipodunda hep su var. Antipodlar hakkında
yazılanları okurken Şili’de bulunan Puerto Natales ile Ulan Ude’nin, Pekin ile
Buenos Aires’in, Irkutsk ile Şili’de bulunan Punta Arenas’ın antipod oldukları
bilgisi beni çok heyecanlandırdı. İşte o an Arjantin-Şili ve Patagonya
bölgesini mutlaka görmem gerektiğine karar verdim. Bu tesadüfü bir işaret gibi
kabul ettim.
IRKUTSK'UN ANTİPODU PUNTA ARENAS
Antipod olan iki şehirden birinde öğlen saat 12 ise,
diğerinde gece saat 12 oluyor. Birinde en uzun gece yaşanıyorsa diğerinde en
kısa gece. Biri yazı yaşıyorsa diğeri kışı. Yaptığım bu seyahatin belirli
noktalarında “şimdi ben burada uykuya dalıyorum ya, aynı anda Sibirya’da hayat
bütün canlılığıyla devam ediyor” , “şimdi burası sonbahar ya, Sibirya’da
ilkbahar başlıyor, karlar eriyecek, yaz gelecek” diyerek çok değil, altı ay
önce yaptığım muhteşem yolculuğu yad ettim. Fark ettim ki Patagonya, bütün doğal güzelliklerine rağmen Sibirya'nın bende oluşturduğu yoğun hisleri devam ettiremedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder