Büyük gün geldi çattı. Moskova’dan
Zamyn-Üüd kasabasına hareket eden 926 sefer sayılı trene binmek üzere gardayız.
Peronumuzu öğrenmek için kiril alfabesiyle yazılı tabelada trenimizi tesbit ediyorum,
6 nolu perondayız. Henüz tren gelmemiş. Çeşitli milletlerden insanlar,
ellerinde çantaları bekleşiyor. Sonra birden bando çalmaya başlıyor. Aman ne
coşku. Diğer peronlardaki insanlar bu hareketlenmeyi izliyor, biraz gıpta biraz
merak var yüzlerinde. Çok özel bir gezi organizasyonu başlamak üzere. Biz de
hayatımızda ilk kez gara giren tren görmüş gibi ilgiyle trenin yaklaşmasını seyrediyor,
bol bol fotoğraf çekiyoruz. O an pek de farkında değiliz ama bu tren 2 haftaya
yakın süre bizim evimiz gibi olacak.
Kompartmanımızı
bulup yerleşiyoruz, 4 metrekare alanda yerleşmek uzun sürmüyor, acil
ihtiyaçları dışarı koyuyor, diğer her şeyi valizde tutarak yatak altlarına
sıkıştırıyoruz, sıkıştırmak güzel bir terim, resmen sıkışmak gerek. Bir süre
sonra insanın huzurlu bir yaşam sürmesi için 4 metrekarenin de yeterli olduğunu
anlıyoruz. Akşam yemeği saati yakın. Yemek vagonuna gitmeli. İlk akşam için hoşgeldiniz
şampanyası ve güzel bir menü ikram
ediliyor. Masalar özenle hazırlanmış, bundan sonraki her öğünde aynı özen devam
edecek.
Biz yemekle
alakadar olurken tren yavaş yavaş Moskova'dan uzaklaşıyor, banliyölerden
geçerek kırsala doğru uzanıyor. Camlarımızın önünden geçen manzara gittikçe
güzelleşiyor.
Trende
yaklaşık 20 ülkeden 185 misafir var, en fazla Alman misafir var çünkü bir Alman
firmasının işletmeciliğinde geziyoruz. Tren yaşamımızı kolaylaştırıcı anonslar
tren koridorları ve kompartmanlarımızdaki hoparlörlerden yankılanıyor.
İngilizce, Almanca, İspanyolca, az az da İtalyanca. Gezinin son sabahı Türkçe
uyandırılınca arada sırada yetkililere verdiğimiz Türkçe dersinin işe
yaradığını görerek gurur duyduk.
İlk akşam
trende yeni olmanın sersemliğiyle anlamamıştık ama sabah kahvaltısına giderken (ve dönerken)
yaklaşık 10 vagon yürüyerek ortalama 40 kapıyı açmak ve kapatmak zorunda
olduğumuzu gördük, hızla ilerleyen bir trende bu oldukça meşakkatli bir iş.
Dar koridorlara açılan kapılar ve tüm yolcuların ışığa uçan kelebekler gibi aynı
istikamete ilerlemesi de işi zorlaştırıyordu. Vücudumuzda sağa sola çarpmaktan dolayı
oluşan morlukları açıklamak eğlenceli olacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder