Trende hayat rahat…Hatta bazen
bir şehre yaklaşırken trenden inesiniz gelmiyor, Rus şehirleri bizim kategorimizde
kasaba havasında olduğundan ve birbirine benzediğinden fazla heyecan
yaratmayabiliyor. O zaman da trenin cazibesi artıyor. Güzergah üzerinde bulunan
şehirlere uçak ile direkt uçuş yaparak ulaşmak mümkün. Ancak buna değeceği
şüpheli. Tren yolculuğu, şehirler arasında bulunan ve otoyoldan bile
ulaşılamayacak manzaraları izlemeyi mümkün kılıyor. Kilometrelerce devam eden
tayga ormanlarının arasına sıkışmış bir göl, gölün kıyısında bir köy, köyün
inekleri, bir kereste fabrikası, vagonlara yüklenmiş koca koca ağaç gövdeleri,
şahane gün doğumları, gün batımları hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar güzel.
Bir pastoral senfoni desem yalan olmaz.
Öğle yemekleri genellikle gezilen
şehrin iyi restoranlarından birinde yeniyor. Bu nedenle genellikle sabah
kahvaltıları ve akşam yemekleri için yemek vagonunda toplanıyoruz. Gazlı
meşrubatlar ile bira, şarap ve votka içilebiliyor. Şarap olarak İspanyol, Şili ve
Rus şarapları var. Bira ise lokal Rus birası ve gayet lezzetli. Votka bizim kültürümüzde yemeklerle beraber
içilmediği için rağbet görmüyor. Zaten trende bulduğumuz votkaların sertlik
derecesi alıştığımız votkaların bir
hayli üzerinde. Yine de deneyenler oluyor. Menü baştan belli olduğu için bir
gün öncesinden şarap ayırtıp soğutturabiliyorsunuz. Yemeğe mutlaka soğuk bir
çeşitle başlanıyor, soğuk et tabağı veya salata gibi, et-balık-tavuk’tan biri
sebzeli garnitürle ikram ediliyor, patates ve lahana sebzelerin en çok
kullanılanları, soğuk iklimin böyle bir azizliği var. Tatlı olarak dondurma,
turta, çikolata, pasta veya meyve veriliyor. Tatlı seçimleri zayıf, ama bizim
de fazla kaloriye ihtiyacımız yok zaten. Çay kahve istemediğiniz kadar.
Yemek sonrası vagon hemen terk
edilmiyor, kaynaşan insanların içki eşliğinde bol kahkahalı sohbetleri
başlıyor. Günün muhasebesi yapılıyor, memleket siyaseti konuşuluyor, yine
masalarda ülke kurtarılıyor, bazen bağıra çağıra şarkılar söyleniyor, mini fasıl yapılıyor, sonra garsonumuz Sergei’in manalı bakışlarına
muhatap olarak kalkmamız gerektiğini görüyoruz, onların da dinlenmesi gerek.
Alkol alındıktan sonra dengeler
iyice bozulduğundan, açılıp kapanacak 40
kapı ve uzun koridorları aşarken kolumuzu bacağımızı daha fazla morartarak
kompartmanlarımıza doğru yürüyüşe başlıyoruz. Yatağa uzandığımızda her yer
beşik gibi sallanıyor ve uykuya ne zaman geçtiğimizi anlamıyoruz bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder