Her savaş gibi 2. Dünya Savaşı da çok can yaktı, çok acı
izler bıraktı. Hangi savaş meşru olabilir ki zaten? Ancak filmlere konu olan ve
olmaya da devam eden 2. Dünya Savaşı tüm savaşlardan farklıydı. Bizi Yahudi
Soykırımıyla tanıştırdı. Üstelik son derece dehşet verici öyküleriyle. Fırında diri
diri yakılan insanlar mı desem, gaz odalarında ölümleriyle buluşan insanlar mı
desem, akıl almayan tıbbi deneylerde denek olarak kullanılan çocuklar, bebekler
mi desem…
Kamp sokakları, barakalar
Kurşuna dizilme noktası
Mahkum koğuşları.
Camları, kurşuna dizilenleri görmesinler diye tahta perdeyle örtülmüş.
Krematoryum
Birkenau kamp bölgesi
Kampın giriş kapısında bugün bile kan donduran tabelayla
karşılaştım: ARBEIT MACHT FREI. “Çalışmak
özgürleştirir” in Almancası. Toplam 1 milyon 100 bin kişinin öldürüldüğü yerin
kapısında yazan bu cümle adeta “mantığını kapıya bırak, içeri öyle gir” diyordu
bana. Ürkek adımlarla girdim. Sağda dikenli tellerle kuşatılmış barakalar,
solda idari ofis binaları diziliydi. Sonra hepsi baraka oldu. Her biri
numaralandırılmış işkence yuvaları. Açlığın, hastalığın kol gezdiği kasvet dolu
binalar.
Hava çok sıcaktı, güneş öğlene doğru iyiden iyiye kendini
gösterdi, normal hayatta ağzına su sürmeyen ben şişe şişe su içmekteydim. Sadece
sıcak beni bu hale getirmedi tabii, girip çıktığım binalarda gördüğüm
manzaralar asap bırakmadı bende. Mahkumların istifleme yattıkları ranzalar
(ki yeniden yapılmışlar, orijinal değiller, orijinal olanların sadece
fotoğrafları var) yan yana hacet giderdikleri toplu tuvaletler, saçları
kazındıktan ve çizgili kamp forması giydirildikten sonra çekilmiş yüzlerce
mahkum fotoğrafı, gözden çıkartıldıkları ve haklarında peşinen hüküm verildiği
için ölümlerinden sonra yeniden bir amaca hizmet etsin (!) diye istiflenmiş
insan saçları, gözlükler, kişisel eşyalar, altın dişler, gaz odalarında
kullanılan siyanür bazlı Zyklon B granülleri ve kutuları, dokümanlar, yetmiş
yıl önce yaşanan günlerin elem dolu kanıtları.
Gaz Odası
Zyklon B granülleri
Tren vagonlarında istiflenerek kampa getirilen ve yüzde 90 ı
Yahudilerden oluşan mahkumların yaşça çok küçük ve çok büyük olanlarının daha
isim kayıtları dahi yapılmadan infaz edildiği biliniyor. Geride kalanlar son
derece zorlu çalışma ve yaşam koşullarında ayakta kalmaya çalışıyor, ve haliyle
uzun sürmüyor. Kurtulabilen az sayıda görgü şahidinin anlattıkları yüreği en
sert insanı bile ağlatacak cinsten. Kamplarda yaşam çok zor. Çok rahatsız edici detaylar var. Bu yüzden bu yazıyı yüzeysel yazdım.
Dünyada yaşayan her türlü varlığa sevgi ve saygıda eşit
mesafede biri olarak sarsılarak gezdiğim bir yer olduğunu belirtmem gerek. “İnsan”
olanın etkilenmemesi imkansız. Bu derece acı olayların yaşandığı mekanların
aslında sonsuza dek yok edilmesi iyi olurdu ancak kötülüğe meyilli insanoğlunun
yıllar geçtikçe unutkan olduğu gerçeğini düşünerek bir daha hiçbir yerde,
hiçbir zaman, hiçbir zümreye böyle şeyler yaşatılmaması için bir ibret
abidesi olmak üzere korunması da şart. Bu sevimsiz ören yerinde dolaşırken
yüzleri hüzün kaplı ziyaretçilerin, çok değil, 19 yıl önce Bosna’da
Müslümanlara yapılan katliamları uzaktan izlediklerini düşünüyorum da hayret
ediyorum tepkisizliklerine. Ve bugün de devam eden Filistin olaylarında, 1940
larda aynısını yaşamış bir cemaatin sürdürdüğü mezalime hayret ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder