19 Kasım 2014 Çarşamba

AUSCHWITZ-BIRKENAU TOPLAMA KAMPI

Her savaş gibi 2. Dünya Savaşı da çok can yaktı, çok acı izler bıraktı. Hangi savaş meşru olabilir ki zaten? Ancak filmlere konu olan ve olmaya da devam eden 2. Dünya Savaşı tüm savaşlardan farklıydı. Bizi Yahudi Soykırımıyla tanıştırdı. Üstelik son derece dehşet verici öyküleriyle. Fırında diri diri yakılan insanlar mı desem, gaz odalarında ölümleriyle buluşan insanlar mı desem, akıl almayan tıbbi deneylerde denek olarak kullanılan çocuklar, bebekler mi desem…
  



 
Kamp sokakları, barakalar


                                                                   Kurşuna dizilme noktası


                                                                        Mahkum koğuşları. 
                                  Camları, kurşuna dizilenleri görmesinler diye tahta perdeyle örtülmüş.
 
 
Krematoryum

 
Birkenau kamp bölgesi
 
Aslında hiç gidilecek yerler değil, yürek burkuyor, ama son dönemde hakkında oldukça fazla sayıda kitap okuduğumdan olsa gerek, merakımın baskın çıktığı bir günde, 2012 nin sıcak bir temmuz sabahı, Polonya’nın Krakow kentinden bir otobüse atlayarak gittim Auschwitz-Birkenau Toplama Kampına. Kamptan geriye kalanları görmeye. Yüz kaslarım aşağı sarkarak girdim kampa, 4 saatlik yürüyüşün sonunda dışarı çıktığımda kaslarımın hiçbiri çalışmıyordu, kilitlenmiş kalmıştım.
 
Kampın giriş kapısında bugün bile kan donduran tabelayla karşılaştım: ARBEIT MACHT FREI.  “Çalışmak özgürleştirir” in Almancası. Toplam 1 milyon 100 bin kişinin öldürüldüğü yerin kapısında yazan bu cümle adeta “mantığını kapıya bırak, içeri öyle gir” diyordu bana. Ürkek adımlarla girdim. Sağda dikenli tellerle kuşatılmış barakalar, solda idari ofis binaları diziliydi. Sonra hepsi baraka oldu. Her biri numaralandırılmış işkence yuvaları. Açlığın, hastalığın kol gezdiği kasvet dolu binalar.
 
 
Hava çok sıcaktı, güneş öğlene doğru iyiden iyiye kendini gösterdi, normal hayatta ağzına su sürmeyen ben şişe şişe su içmekteydim. Sadece sıcak beni bu hale getirmedi tabii, girip çıktığım binalarda gördüğüm manzaralar asap bırakmadı bende. Mahkumların istifleme yattıkları ranzalar (ki yeniden yapılmışlar, orijinal değiller, orijinal olanların sadece fotoğrafları var) yan yana hacet giderdikleri toplu tuvaletler, saçları kazındıktan ve çizgili kamp forması giydirildikten sonra çekilmiş yüzlerce mahkum fotoğrafı, gözden çıkartıldıkları ve haklarında peşinen hüküm verildiği için ölümlerinden sonra yeniden bir amaca hizmet etsin (!) diye istiflenmiş insan saçları, gözlükler, kişisel eşyalar, altın dişler, gaz odalarında kullanılan siyanür bazlı Zyklon B granülleri ve kutuları, dokümanlar, yetmiş yıl önce yaşanan günlerin elem dolu kanıtları.
 
 
Gaz Odası
 
                                                                          Zyklon B granülleri
 
Tren vagonlarında istiflenerek kampa getirilen ve yüzde 90 ı Yahudilerden oluşan mahkumların yaşça çok küçük ve çok büyük olanlarının daha isim kayıtları dahi yapılmadan infaz edildiği biliniyor. Geride kalanlar son derece zorlu çalışma ve yaşam koşullarında ayakta kalmaya çalışıyor, ve haliyle uzun sürmüyor. Kurtulabilen az sayıda görgü şahidinin anlattıkları yüreği en sert insanı bile ağlatacak cinsten. Kamplarda yaşam çok zor. Çok rahatsız edici detaylar var. Bu yüzden bu yazıyı yüzeysel yazdım.
 
 
Dünyada yaşayan her türlü varlığa sevgi ve saygıda eşit mesafede biri olarak sarsılarak gezdiğim bir yer olduğunu belirtmem gerek. “İnsan” olanın etkilenmemesi imkansız. Bu derece acı olayların yaşandığı mekanların aslında sonsuza dek yok edilmesi iyi olurdu ancak kötülüğe meyilli insanoğlunun yıllar geçtikçe unutkan olduğu gerçeğini düşünerek bir daha hiçbir yerde, hiçbir zaman, hiçbir zümreye  böyle şeyler yaşatılmaması için bir ibret abidesi olmak üzere korunması da şart. Bu sevimsiz ören yerinde dolaşırken yüzleri hüzün kaplı ziyaretçilerin, çok değil, 19 yıl önce Bosna’da Müslümanlara yapılan katliamları uzaktan izlediklerini düşünüyorum da hayret ediyorum tepkisizliklerine. Ve bugün de devam eden Filistin olaylarında, 1940 larda aynısını yaşamış bir cemaatin sürdürdüğü mezalime hayret ediyorum.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder