Chartres mavisi diye bir terim varmış. Chartres şehrindeki
katedralin ünlü vitraylarından alıyormuş
adını. Merak ettim, Paris’in Montparnasse tren istasyonundan sabah erkenden bir trene
atlayıp Eure-et-Loir bölgesindeki şehre doğru yola çıktım. Yaklaşık 100 km lik
bir yolu 1 saatte kat ettikten sonra vardım Chartres’a. Katedrali ve mavisinden
başka şöhreti olmayan bu sevimli şehir ufak, samimi, huzurlu ve sakin. 40 bin
kişi yaşıyormuş güya, ben yüz kişi bile görmedim çevremde.
Şehir temizlikte, düzende nirvanaya ulaşmış görünüyor. Hatta o kadar ki kalp krizi geçirenlere müdahale edilebilmesi için sokakta defibrilatör bile var.
Önce ünlü katedralini göreyim dedim doğal olarak. Gerçekten
çok güzel vitrayları var. Unesco da Kültür Mirası listesine almış burayı. Gotik
bir yapı. Mimariyle arası olmayanlar gotik bir eseri nasıl ayırt edebilir? Eğer
yapının bir bölümü ojiv (füze gibi uzunca), tavanları örümcek ağı gibi
desenlerle kaplı ise, ana yapıya bağlı harici köprücükler varsa ve gece
gördüğünüzde kendinizi korku filminde hissederseniz gotik olması kuvvetle
muhtemeldir.
1220 de yapımı tamamlanan bu yapının içindeki neredeyse tüm
vitrayların orijinal olması insana heyecan veriyor. Kullanılan mavi boya
kendine münhasır, yani şimdi aynı tonu elde etmek mümkün değil, dolayısıyla
ihtiyaç olmaması için dua etmek gerek. Yalnız vitraylar değil tabii, yapının
kendisi de yapıldığı günkü gibi aynen muhafaza edilmiş. Bu kadar orijinal kalmış
bir başka kilise daha bulunur mu bilmem. Gitmek görmek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder