21 Ocak 2015 Çarşamba

PARİS'TE HAUSSMANN ETKİSİ


2008 yılından beri Halkalı’da Basın Ekspres Caddesi üzerinde bir işyerinde çalışıyorum. Başımı kaldırıp dışarı baktığımda her biri birbirinden çirkin, uyumsuz, bakımsız yapılar yığını görüyorum. Yıkılıp yerine bir yenisi yapılsa da bu sadece o binaya ait bir yenileme oluyor ve büyük resme olumlu bir etkisi bulunmuyor. Zaman zaman İstanbul’daki  çarpık kentleşmenin ve rant odaklı yapılaşmanın tek çaresinin büyük bir deprem olabileceğini düşünsem de insanî tarafım bunu temenni etmiyor. Yine de hayalimde canlandırdığım devasa bir balyozla bütün bu gudubet binaları yıkıp aralarında bolca yeşilin yer alacağı şık yaşam alanları oluşturuyorum zihnimde.
 


Paris, uzun yıllar önce böyle bir hayali gerçekleştirmiş. 3.Napolyon’un emriyle ve bir zamanlar Seine Bölgesinin valisi olan Georges-Eugène Haussmann’ın nezaretinde 1853 yılında başlayarak yürütülen bir yenileme projesiyle, iç içe geçmiş ve yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan binalar yıkılarak yerine karakteristik özellikler taşıyan yapılar inşa edilmiş. Bugün Paris’e giden herkesin dikkatini çeken dış cephelerin bir bölümü bu dönemin ürünüdür. Yalnız bu süsleme özelliklerini 1930 larda Avrupa’nın birçok ülkesinde görülen Art Deco ile karıştırmamak lazım.
 
Paris’in keşmekeşine son veren proje ile bugün hayranlıkla izlediğimiz şehirleşme ve düzen de şehre yerleşmiş. Öncelikle şehir geometrik bir düzen çerçevesinde bölümlere ayrılmış. Meydanlar, bulvarlar ve caddeler oluşturulmuş. Sokaklar genişletilmiş. Etoile meydanında Zafer Takı’nı baz alarak çizilen yıldız şeklindeki caddeler bugünkü şeklini almış. Trafik akışı düzene girmiş. Sayısız tarihi yapı tadilattan geçirilmiş. Kanalizasyon sistemi çok eski olduğundan büyük bir yenileme çalışması yapılmış. İnsan dışkısının Seine nehrine karışmaması sağlanarak hem salgın hastalıkların önüne geçilmiş, hem de atıklar tarım arazilerine yönlendirilerek gübre olarak kullanılmış. Tarım bu şekilde desteklenerek işsizlik azaltılmış.




Yine bu dönemde banliyö olan mahalleler merkeze bağlanarak şehrin büyümesi sağlanmış. Koru ve ormanlar şekillenmiş, parklar bakımdan geçirilmiş. 17 yıllık bir dönemde 600.000 adet ağaç dikildiği ve 2000 hektar yeşil alan oluşturulduğu söylenir. Kent ormanları ve parklar bugün de aynen muhafaza ediliyor.







 

 
Tabii kentin tek mimarı Haussmann değil. Birçok isim yapmış mimar görevlendirilmiş bu projede. Paris’teki gazete bayilerinin kioskları, Garnier Operası binası, belediye binaları, kuzey ve doğu garları, okullar, müzeler inşa edilmiş.


 


Şehirdeki bu yenilenmeye karşı çıkanlar, eleştirenler olmuş elbet. Ama İmparatorun emrine karşı durulması da imkansızmış.
 
Haussmann stili binalar görmek için şehir merkezinde biraz yürüyüş yapmak kafi. Öncelikle Haussmann Bulvarı’na uğramak gerek, çünkü orada bu tip yapılardan bol bol görebilirsiniz. Yan yana olduğunda gerçekten muhteşem bir ahenk oluşturuyor Haussmann stili binalar.

 

Ne gibi özellikleri olduğuna gelince:

Genellikle 5-7 katlı.

Dış cepheleri birbirinden farklı olsa da aynı bulvar üzerinde bulunan yapıların dış cepheleri de aynı. (Bu yapılarda hangi sosyal sınıftan insanların ikamet edeceği önemlidir. Aristokrat mıdır, işçi midir?  Dış cephe buna göre farklılık gösteriyor.)

 
Her yapının 2 ve 5. katlarında balkon var. Özellikle 5. kattaki balkon binayı komple kucaklayan uzun bir balkon. Bununla birlikte 2. katlar binanın en pahalı dairelerinin bulunduğu katlar çünkü o dönemde asansör olmadığından 2. katlar hem tırmanış açısından ideal, hem girişten uzak olduğundan asalete uygun, hem de sokağın gürültüsünden etkilenmiyor. En ferah daireleri 2. katlara inşa ederlermiş.

Üçüncü ve dördüncü katlarda balkon bulunmuyor.

Giriş katı (Rez-de-Chaussee) genellikle kapıcı dairesi için kullanılıyor. Binaya gelen postayı alan, gelene gidene bakan, binaya göz kulak olan kişi giriş katında ikamet edermiş.

Çatı  45° lik bir açıyla inşa ediliyor, hemen altında camlı bir oda var o dönemde düşük gelirlilere kiraya verilirmiş. Zamanla hizmetçi odası olmuş. Şimdilerde müstakil daire olarak kullanılıyor.

Apartmanın dış kapısı hem girişi, hem de asma katı içine alacak şekilde yüksek yapılıyor. Çünkü binaya malzeme getiren at arabaları avluya buradan girermiş. Zamanla bu ihtiyaç ortadan kalkınca girişlerde tadilata gidilmiş.

Daha önce de belirttiğim gibi Haussmann tarzı yapıları Art Deco ile karıştıranlar oluyor. Art Deco binalara baktığınızda dikey ve yatay döşenmiş taş bloklar, insan heykelleri, üzüm salkımları, iri çiçekler, kediler, köpekler, atlar gibi abartılı süslemeler görüyorsunuz. (Riga’da art deco konusunda oldukça zengin bir muhit vardır, gidenler bilirler, dış cephelerdeki şaşaa akıl alır gibi değildir.) Parisliler zaman içinde bu abartıdan vazgeçerek orijinal Haussmann’a dönüş yapmışlar.
 
art deco'ya örnek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder